-
1 dünyaya getirmek
роди́ть, произвести́ на свет -
2 dünyaya getirmek
v. give birth to, generate -
3 dünyaya getirmek
to bring into the world, to bear -
4 tekrar dünyaya getirmek
v. reincarnate -
5 getirmek
ввезти́ внести́ доста́вить нанести́ повести́ поднести́ принести́* * *1) -i, -e, -den доставля́ть, приноси́ть, привози́ть, приводи́ть (кого-что, откуда куда-л.)bir araya getirmek — свести́ вме́сте, собра́ть вме́сте
arkadaşımı size getireceğim — я приведу́ к вам своего́ това́рища
aşağısı soğuk, yemeği yukarıya getiriverirsin — внизу́ хо́лодно, обе́д принесёшь наве́рх
suyu köye dağdan getirmek — провести́ во́ду в дере́вню с гор
sürüyü köye getirdik — мы пригна́ли ста́до в дере́вню
2) приноси́ть, доставля́ть (как результат, следствие)az gelir getirmek — дава́ть ма́ленький дохо́д
para getirmek — приноси́ть де́ньги, дава́ть дохо́д
3) -i, -e доводи́ть (до какого-л. предела); приводи́ть (в какое-л. состояние)çöl hâline getirmek — обрати́ть в пусты́ню
memleketi sömürge hâline getirmek — превраща́ть страну́ в коло́нию
iyi bir duruma getirmek — привести́ в хоро́шее состоя́ние
4) назнача́ть на до́лжностьbakanlığa getirmek — назна́чить на пост мини́стра
5) приводи́ть (пример и т. п.); предъявля́ть, представля́ть (доказательства и т. п.); выставля́ть (свидетеля и т. п.)örnek getirmek — приводи́ть приме́р
tanık getirmek — выставля́ть свиде́телем, привлека́ть в ка́честве свиде́теля
6) приноси́ть, влечь за собо́й, вызыва́тьbuhran getirmek — вы́звать кри́зис
sefalet getirmek — приноси́ть нищету́
zarar getirmek — причиня́ть вред, наноси́ть уще́рб; вреди́ть
7) с именами в дат. п. образует устойчивые словосочетанияaklını başına getirmek — образу́мить кого
dile getirmek — заста́вить заговори́ть
dünyaya getirmek — произвести́ кого-л. на свет, роди́ть
meydana getirmek — создава́ть, образо́вывать
-
6 doğurmak
1. أنجب [أَنْجَبَ]Anlamı: yavru dünyaya getirmek2. أنسل [أَنْسَلَ]Anlamı: yavru dünyaya getirmek3. نسل [نَسَلَ]Anlamı: yavru dünyaya getirmek4. ولد [وَلَدَ]Anlamı: yavru dünyaya getirmek -
7 dünya
земля́ (ж)* * *1) мир; вселе́нная; земля́dünya haberleri — междунаро́дные изве́стия
dünya hâkimiyeti — мирово́е госпо́дство
dünyanın her tarafına gitmek — объе́здить весь свет
dünya piyasası — мирово́й ры́нок
dünya satranç şampıyonu — чемпио́н ми́ра по ша́хматам
dünya savaşı — мирова́я война́
dünya yüzünde — на земле́
2) астр. Земля́3) весь мир, весь свет, все лю́ди, всеdünya âlem — весь свет, все лю́ди, все
dünya ne söylerse söylesin onun umrunda olmuyor — пусть все говоря́т, что хотя́т, ему́ до э́того нет де́ла
dünyaya rüsva etmek — опозо́рить на весь мир, опозо́рить пе́ред все́ми
4) мирBatı dünyası — за́падный мир
bitkiler dünyası — мир расте́ний
hayvanlar dünyası — мир живо́тных
5) вну́тренний мир; мироощуще́ниеdünyaları apayrı iki insan — два челове́ка с соверше́нно разли́чными взгля́дами
6) бесчи́сленное мно́жество, о́чень мно́гоdünyanın parası harcandı — была́ потра́чена у́йма де́нег
••- dünya başına dar gelmek
- dünya başına yıkılmak
- dünyayı başına zindan etmek
- dünya bir araya gelse
- dünyanın dört bucağı
- dünya durdukça
- dünyadan elini eteğini çekmek
- dünyadan geçmek
- dünyaya gelmek
- dünyaya getirmek
- dünya gözü ile görmek
- dünyaya gözlerini kapamak
- dünyadan haberi olmamak
- dünyanın kaç buçak olduğunu gösteririm!
- dünya kadar
- dünyaya kazık kakmak
- dünya onun olmak
- dünyalar onun olmak
- dünyayı tutmak -
8 dünya
dünya [ɑː] Welt f; Erde f; Diesseits n; alle, die ganze Welt, alle Welt;dünya adamı Weltmann m; welterfahrene(r) Mensch;dünya evine girmek in den Ehestand treten;dünya görmüş weit herumgekommen;dünya görüşü Weltanschauung f;dünya(lar) kadar ganz ganz viel;dünya piyasası Weltmarkt m;dünya satranç şampiyonu Weltmeister m im Schach;1. subst Miss World2. adj allerhübschest;dünya vatandaşı Weltbürger m;dünyada gitmem nicht um die Welt ( oder keineswegs) werde ich gehen;dünyanın işi ganz viel Arbeit;dünyaya gelmek Kind auf die Welt kommen;-i dünyaya getirmek Kind zur Welt bringen;dünyaya kazık kakmak fam ein hohes Alter erreichen -
9 çocuk
çocuk aldırma MED Abtreibung f;çocuk arabası Kinderwagen m;çocuk bahçesi Kinderspielplatz m;çocuk bakımevi Kinderheim n;çocuk bezi Windel f;çocuk dünyaya getirmek ein Kind zur Welt bringen;çocuk düşürme MED Fehlgeburt f;çocuk işi kinderleicht, Kinderei f;çocuk mahkemesi JUR Jugendgericht n;çocuk odası Kinderzimmer n;çocuk oyun alanı Kinderspielplatz m;çocuk parası Kindergeld n;çocuk yuvası Kindergarten m;-in çocuğu olmak ein Kind bekommen;okul çağındaki çocuk Kind n im schulpflichtigen Alter;okul çocuğu Schulkind n;toy çocuk grüne(r) Junge -
10 çocuk
Kind nt\çocuk aldırmak med abtreiben\çocuk düşürmek ( düşük yapmak) eine Fehlgeburt haben\çocuk gibi wie ein Kind; ( kolay kanar) kindlich\çocuk gibi sevinmek sich freuen wie ein Kind\çocuk dünyaya getirmek ein Kind zur Welt bringen\çocuk peydahlamak ( gebe kalmak) schwanger werden\çocuk yetiştirmek Kinder großziehençocuğu olmak ein Kind bekommen
См. также в других словарях:
dünyaya getirmek — doğurmak Hayriye Hanım yedi gün evvel ilk çocuğunu dünyaya getirmiştir. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
çocuk dünyaya getirmek — çocuk doğurmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
dünya — is., gök b., Ar. dunyā 1) Güneşe yakınlık bakımından üçüncü gezegen, yer, yerküre, yer yuvarı, yer yuvarlağı, acun 2) Dış, çevre, ortam Biz dünyadan ayrı yaşarken dünya epey değişmiş. H. C. Yalçın 3) İnançları bir olan ülke veya insanlar… … Çağatay Osmanlı Sözlük
çocuk — is., ğu 1) Küçük yaştaki oğlan veya kız Çocuğun bir sütninesi vardı. R. H. Karay 2) Soy bakımından oğul veya kız, evlat Anası olacak bir kadın çocuğu omuzundan yakalamış. B. R. Eyuboğlu 3) Bebeklik ile erginlik arasındaki gelişme döneminde… … Çağatay Osmanlı Sözlük
çocuklamak — nsz Doğurmak, dünyaya getirmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
doğurmak — nsz, i 1) Yavru dünyaya getirmek, doğum yapmak Bir kadın tarlada doğuruyor, bir kadın hastanede doğuramıyor. S. F. Abasıyanık 2) mec. Ortaya çıkmasına yol açmak, sebep olmak Artık yolun ortasını geçtik ve saçlarımızda aklar akları ve alnımızda… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ikiz doğurmak — 1) ikiz bebek dünyaya getirmek 2) mec. herhangi bir işte çok sıkıntı çekmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
keyfini yapmak — (birinin) her türlü istek ve dileği yerine getirmek Ben dünyaya sanki herkesin keyfini yapmak, herkesin menfaatine hizmet etmek için gelmiştim. H. C. Yalçın … Çağatay Osmanlı Sözlük